9 Eylül 2009 Çarşamba

YEŞİLKÖY YAZILARI (Deniz fenerinin ışığında mazinin Yeşilköy’ü)

Deniz fenerinin ışığında mazinin Yeşilköy’ü
Yazı:Ender Merter

Yeşilköy, İstanbul’un yaklaşık 17 km batısında, Marmara Denizi kıyısında, Bakırköy ile Florya arasında bulunur. Yeşilköy Şevketiye ve Yeşilköy Ümraniye Mahalleleri’nden oluşan semtin sınırlarını güneyde Marmara Denizi, kuzeyde Sirkeci-Halkalı tren yolu ve onun kuzeyinde Atatürk Hava Limanı, doğuda Yeşilyurt yerleşmesi, batıda ise Florya oluşturur.Yeşilköy’ün eski adı Ayastefanos’dur. Eski bir Rum köyü olan semt, bu adı bir Hıristiyan azizi olan Ayios Stestefanos’dan ve onun adına yapılan, ancak günümüze kadar varlığını sürdürememiş kiliseden alır. Evliya Çelebi’ye göre ise Ayastefanos adı birçok tarih kitabında, özellikle de ‘Tevarih-i Ali Osmani’de adından uzun uzadıya bahsedilen İstanbul’un efsanevi kurucusu Madyan oğlu Yanko’nun oğlu Aya İstefan’dan gelir. Yeşilköy adı semte 1930’da, İstanbul’un idari yapısının yeniden düzenlenmesi sürecinde verilmiştir. Türk edebiyatının tanınmış simalarından Halit Ziya Uşaklıgil’in, uzun yıllar Yeşilköy’de oturduğu ve semtin bu adı almasında büyük rol oynadığı bilinmektedir. Yeşilköy’ün tarihi bir hayli eskidir. Geç Roma ve Bizans dönemlerinde burada, Marmara kıyısı boyunca yazlık saray ve ikametgahlar bulunduğu; hatta daha önce kentin Roma döneminde bile burada, bahçeleri denize açılan yazlık villaların olduğu yazılmaktadır. İstanbul’un farklı zamanlarda geçirdiği kuşatmalar sırasında Yeşilköy ve çevresi zaman zaman büyük tahribata maruz kalmıştır. IV. Haçlı Seferi sırasında Latinler, Yeşilköy açıklarında donanmalarını demirlemişler ve Yeşilköy’den karaya çıkmışlardır. Latin orduları başkanı Dandalo (Ayasofya’da gömülü) buradaki kilisede bir ‘Te Deum’ ayini düzenlemiştir. Ünlü seyyahımız Evliya Çelebi Seyahatname’de Yeşilköy’den şöyle bahseder: “Ayastefanos kasabası deniz kıyısında, Bostancıbaşı hükmünde bir Subaşılık’tır. Bir yasakçı kolluğu vardır. Eyüp Mollası’nın nahiyesi hükmündedir. Kafirler zamanında büyük şehirmiş… fiimdi 500 mamur evli bir Rum kasabasıdır. Bir zaviyesi, bir küçük çarşısı, iki kilisesi vardır. Havası çok güzeldir.” Osmanlı döneminde küçük bir Rum köyü olan Ayastefanos, Sultan II. Mehmed’in kuvvetleri tarafından, İstanbul’un kuşatmasına bir hazırlık olarak, bölgedeki başka yerleşmelerle birlikte, fiubat 1453’de Osmanlı topraklarına katılmıştır. Bazı tarihçilere göre Fatih; Yeşilköy-Zeytinburnu önlerinde geçen Ayastefanos Deniz Savaşı’nı, atını Yeşilköy Burnu’ndan denize sürerek başlatmıştır. 16. yüzyıldan itibaren Yeşilköy ve çevresinde (Florya), içlerinde köşkler ve mesire yerleri bulunan çok büyük bahçeler olduğu bilinir. Selanikli Mustafa Efendi kendi adıyla anılan tarihinde, Yeşilköy civarında bulunan ‘İskender Çelebi Bahçesi’nden söz etmekte ve o tarihte Halkalı Deresi civarına avlanmak amacıyla giden Kanuni Sultan Süleyman’ın aniden başlayan tufan gibi bir yağmurdan kurtulmak için bu bahçeye sığındığını ve burada bir ölüm tehlikesi atlattığını anlatır. 16. ve 17. yüzyılda Ayastefanos, geniş ağaçlıklara, bahçelere ve mesire yerlerine sahip olma özelliğinin yanında batıdan gelen gemilerin demirledikleri küçük bir liman görevi görmektedir. 19. yüzyılın başlarından itibaren Yeşilköy, sayıları gittikçe artan ve İstanbul’u konu alan seyahatnamelerin birçoğunda şirin evleri, bahçeleri ve konumuyla güzel bir sahil kasabası olarak karşımıza çıkar. Türkiye tarihi hakkında yazdığı bir çok eserle tanınan Hammer, 1822’de Peşte’de yayınlanan 2 ciltlik İstanbul ve Boğaziçi (Constantinopolis and Bosphorus) adlı kitabında Yeşilköy’den bahsetmekte, Yeşilköy’ün bir sayfiye yeri olmasından dolayı burada pek çok köşkün bulunduğunu ve 20-30 yıldan beri burada oturan, saray cerrahı Lorenzo Voccidi’nin deniz kıyısında bahçeli bir villası olduğunu yazmaktadır. Bu yüzyılda İstanbul’da bulunan önemli bir Amerikan siması David Porter, 1835’te New York’da yazdığı ‘Constantinople and its Environs’ adlı eserindeki mektupların birçoğunu Yeşilköy’den yazmıştır. 1855’te Paris’te yayınlanan ‘Voyage a Constantinople’ adlı gezi anılarında Boucher de Perthes, Yeşilköy’den harikulade görünümü olan bir köy olarak söz etmekte; Yeşilköy’den İstanbul’a uzanan sahil şeridinde devlete ait büyük binalar, cephanelikler (baruthane), kışlalar ve bahçe içinde evler gördüğünü yazmaktadır. Fyler Towsend, 1850’de Londra’da yayımlanan ‘Cruise on the Bosphorus’ adlı eserinde Yeşilköy sahilleri boyunca uzanan tebeşir kayalarından ve köyün şirin beyaz evlerinden söz etmektedir. 1855’te Paris’te yayımlanan bir deniz kılavuzunda ise o günkü Yeşilköy kıyı şeridi ile ilgili önemli bilgiler bulunmaktadır. Eserde Yeşilköy Burnu’nun İstanbul Feneri’nin 7 mil batı-güneybatısında olduğu, batıdan gelindiğinde İstanbul’u tamamen gizlediği, gündüz İstanbul’a gelinirken bu burunda karaya yanaşıldığı, oldukça alçak olduğu ve üzerinde inşa edilen bir çok kırmızı boyalı ev ve büyük bir kahvehaneyle tanındığı belirtilmekte; Türklerin, Yeşilköy Burnu’nda akşamları yaklaşık 6 mil uzaklıktan fark edilen bir fener yaktıkları, burnun doğusunda ‘San Stefano’ ya da ‘İsmana’ olarak adlandırılan Yeşilköy’ün bulunduğu anlatılmaktadır. Yazıda ayrıca buraya zengin Türklerin yazın oturmaya geldiklerinden ve köyün yakınlarında sultanın bir de sarayının bulunduğundan bahsedilerek, kıyıya demir atma yerleri gösterilmektedir. 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar, gezme, dinlenme ve valanma amacıyla gelinen ve oldukça uzak kabul edilen Yeşilköy, bu yüzyılın ortalarından itibaren canlanmaya başlamıştır. 1852 başlarında Boğaz’dan Yeşilköy’e düzenli olarak vapur seferleri konulmuş, 1870 yılında demiryolu çalışmaya başlamış ve bir istasyon binası kurulmuştur. Ulaşım imkanlarının bu gelişimi sonucunda buraya yerleşenlerin sayısı artarken, günübirlik eğlenmeye gelenlerin sayısında da büyük artış olmuştur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder