Stefanos'un Köyü (Yeşilköy)
Hazırlayan : Foti Benlisoy
İstanbul Dergisi’nin 46.sayısında (Temmuz) Foti Benlisoy bizi Yeşilköy’de gezdiriyor. Bilmediğimiz, unuttuğumuz Yeşilköy...Benlisoy’un Gezi Rehberi’nden Stefanos’un Köyü...
İstanbul'un batı kesiminde Marmara Denizi kıyısında Bakırköy ile Florya arasında kurulu bir semt Yeşilköy. Oldukça eski bir yerleşim olan Yeşilköy’ün geçmişteki adı Ayastefanos. Köyün ismini aldığı Ayios Stefanos, havarilerin İsa’nın çarmıha gerilmesinin ardından Hıristiyan cemaatinin Kudüs’teki işlerini idare etmesi için seçtikleri yedi diyakonostan biri. Stefanos sapkınlık suçlamasıyla yargılanmış ve inancından dönmediği için taşlanarak öldürülmüş. Bu nedenle Stefanos Hıristiyanlığın ilk şehidi (protomartir) olarak kabul ediliyor. Rivayete göre, 4. yüzyılda, Büyük Konstantin zamanında Stefanos’un naaşı İstanbul’a getirilmek istenmiş ve deniz yoluyla getirilen naaşın bir fırtına nedeniyle karaya çıkartılmak zorunda kalındığı yer olan bugünkü Yeşilköy’de onun adına bir kilise inşa edilmiş. Yerleşim o zamandan beri Ayastefanos olarak adlandırılıyor. Köyün adı daha sonra 1920'lerde Yeşilköy olarak değiştirilmiş. Söylendiğine göre semtin "isim babası" da burada uzun yıllar yaşamış olan Halit Ziya Uşaklıgil'in ta kendisi. Aziz Stefanos’un bugün dahi yerleşime damgasını vurduğunu söylemek mümkün. Köyün eski limanını oluşturan ve bir geziye başlamak için en uygun nokta olan bölgede bulunan üç kilise (Ortodoks, Ermeni-Gregoryen ve Latin-Katolik) onun ismini taşıyor. Bunlardan Ortodoks kilisesinin kökü Stefanos’un naaşının İstanbul’a getirilmesine dayanıyor. Bugünkü kilise ise 1845 yılında inşa edilmiş. Mütevazi dış görünümüyle tam bir köy kilisesi. Ermeni kilisesi (Surp İstepan) Ortodoks kilisesine birkaç adımlık mesafede. Kilisenin hemen yanında Ermeni ilkokulu bulunuyor. Oldukça hoş bir binaya sahip olan okul çok sayıdaki öğrencisiyle hâlâ faaliyette. Katolik kilisesi ise mimari bakımdan daha "Batılı" tarzı ve heybetli görünümüyle diğer iki kiliseden bir hayli farklı. Nispeten uzun çan kulesi Yeşilköy sahilinin birçok moktasından görülebiliyor. Bu kilise bugün Yeşilköy’de son on yıllarda kalabalıklaşan Süryani cemaatince de kullanılıyor. Marmara depremi sırasında kilisenin hemen yanında bulunan ve lojman binaları bir hayli hasar görmüş ve yeniden inşa edilmiş. Deprem Ortodoks kilisesinde de zarara sebep olmuş. Kiliselerin bulunduğu küçük alandaki bir başka dini yapı da Aya Fotini ayazması. Yeraltındaki bu küçücük ayazma sadece Hıristiyanlar tarafından değil Müslümanlarca da ziyaret ediliyor. Eskiden haftanın bütün günleri açık olan ayazma bazı hırsızlık olaylarının yaşanması üzerine haftanın sadece belli günleri belirli saatlerde açılmaya başlanmış. Eski limanın bulunduğu bu kesimde dini yapıların yanında irili ufaklı meyhane ve balık lokantaları bulunuyor. Dini yapılardan bahsetmişken köyün bazı önemli günlerini de anmak gerekiyor. 27 Aralık günü Aya Stefanos yortusu olarak kutlanıyor. Arife günü ise aziz için kurbanlar kesiliyor. Bu kurban kesme geleneğinin fırtına dolayısıyla karaya çıkmak durumunda kalan ve Stefanos’un naaşını getiren denizcilerin on gün boyunca çobanlarca beslenmesinden kaynaklandığı söyleniyor. Kurbanlar Ortodoks kilisesinin hemen aşağısında, eski limanın olduğu noktada kesilir. Yeşilköy için bir başka önemli tarih de Ortodoksların Theofania yortusu nedeniyle gerçekleştirilen haçı suya atma törenleridir. Eski bir gelenek olan ve her yıl 6 Ocak'ta gerçekleştirilen bu törenlerde ruhani tarafından denize atılan haçı sudan çıkarmak için her dinden genç suya atlar. Ermenilerin de Noel bayramına denk düşen bu günde Yeşilköy sahili bir hayli kalabalık olur. Suların bu suretle takdis edildiğine inanıldığından köyün balıkçıları da bu ayinleri önemser.
Yeşilköy sahili 1980'lerin ikinci yarısında dönemin modasına uygun olarak doldurulmuş. Eskiden kiliselerin bulunduğu alana kadar gelen deniz bugün buradann bir hayli uzaklaşmış. Doldurulan bölümlerde gezi parkurları ve küçük yeşil alanlar yapılmış. Sahil kesimine keza bir hayli biçimsiz büyükçe bir fıskiyeli havuz inşa edilmiş. Sahilin bir kısmı da geniş bir plaj haline getirilmiş. Eski bir sayfiye yeri olan Yeşilköy geçmişte denizi ile ünlüyken maalesef bugün denizin oldukça kirli olduğu söyleniyor. Ancak yine de yaz aylarında şehir dışında tatile gitme lüksüne sahip olamayanlar özellikle hafta sonlarında burada denize giriyorlar. Sular aniden derinleştiğinden sık sık da boğulma vakalarına rastlanıyor. Sahil kesiminde oluşturulan yeşil alanlar özellikle havanın güzel olduğu aylarda bir piknik alanı olarak kullanılıyor. Hafta sonları bu alanlar, türlü türlü oyunların oynandığı, her kesimden insanların dolaştığı birer panayır yerine dönüyor adeta. Sahildeki küçük çay bahçeleri de çay kahve içip kafa dinlemek için biçilmiş kaftan. Yeşilyurt tarafında kalan Röne Park semtin en eski dinlenme alanlarından. Sahilin Bakırköy’e doğru uzanan kısmında Sultan Abdülmecid döneminde inşa edilmiş olan Yeşilköy Feneri (eski adıyla Ayastefanos Feneri) bulunuyor. Fener yine aynı dönemde inşa edilmiş olan Ahırkapı Feneri'ni andırıyor. Sahilin diğer tarafında, Florya'ya doğru ise Çiroz denilen ve bugün bir karavan kampının da bulunduğu bölüm bulunuyor. Buranın böyle adlandırılmasının nedeni balıkçıların eskiden burada çiroz yapımı için balıkları güneşte kurutmaları. Kamptan Florya'ya doğru uzanan sahil şeridinde ise belediyenin dinlenme tesisleri bulunuyor. Denizden uzaklaşıp İstasyon Caddesi’nin başına ulaşınca karşımıza Yeşilköy Rum İlkokulu çıkıyor. 1904 yılında inşa edilen okul, Marmara depremi sırasında bir hayli zarar görmüş. Ön kısmında neoklasik tarzda altı sütunlu bir giriş olan bu büyük binanın restore edilmesi sırasında ne yazık ki alışık olduğumuz restorasyon felaketlerinden biri yaşanmış ve ne hikmetse altı olan sütun sayısı dörde inmiş, böylece de bina eski ihtişamından bir miktar kaybetmiş. Gene de bina geniş bahçesi ve büyüklüğüyle dikkat çekiyor. Köyün Rum nüfusu hayli azalmış olmasına rağmen okul çok az sayıdaki öğrencisi ile hâlâ faaliyette. Deprem sırasında dersler bir müddet okulun bahçesinin arka tarafında kurulan küçük prefabrik konutta gerçekleştirilmiş. Bugün bu prefabrik ev hâlâ okulun bahçesinde bulunuyor. Okulun bahçesinde 1960'lı yıllarda köyün ikinci camisi inşa edilmiş. Caminin hemen yanında eski bir çeşme bulunuyor. Çeşmeyi Barutçubaşızade Bogos Bey'in yaptırmış olduğu söyleniyor. Okulun hemen karşı tarafında yer alan harabenin Ayastefanos antlaşmasının imza edildiği Barutçubaşı Konağı’nın bulunduğu yer olduğu söylenir. Bilindiği gibi 93 Harbi olarak anılan savaşta Ruslar İstanbul önlerine kadar gelmiş ve burada Ayastefanos barış antlaşması imza edilmişti. Bu olayın hatırasına ve savaşta ölen Rus askerleri için bir toplu mezar teşkil edecek bir de abide inşa edilmişti. Ayastefanos Rus anıtı olarak bilinen bu abide, askeri ve siyasi bir hezimeti hatırlattığından 1914'te yıkılmıştır. Yeşilköy'ün atlattığı bir başka "badire" de 31 Mart Vakası'dır. Hareket ordusu İstanbul'a doğru yürüyüşünde burada durmuş ve meclis üyeleri de devrin Yat Kulübü'nde toplanmış. Bugün bu olayın izlerini Hareket Ordusu Caddesi gibi yer adlarında görebilmek mümkün. Yeşilyurt'a doğru yine aynı dönemden kalma Mecidiye Cami bulunuyor. Camiinin girişinde yapım tarihi 1327 olarak aktarılıyor. İstasyon Caddesi’nden yukarıya çıkıp, postaneye doğru sapınca bugünkü halk pazarının yanında eski Latin Katolik mezarlığı ile karşılaşıyoruz. Bugün terkedilmiş bulunan mezarlığın küçük kilisesinin sadece duvarları ayakta duruyor. Mezarlığın kapısında Latince bir kitabe duruyor. Ressam Amadeo Preziosi’nin mezarı da burada bulunuyormuş. İstasyon Caddesi Yeşilköy'ün ekonomik faaliyetlerinin yoğunlaştığı merkezi adeta. Caddede bulunan bazı eski yapılar bugüne kadar ulaşabilmiş. İstasyon Caddesi ve Liman Meydanı Yeşilköy'deki eski ahşap bina ve konakların en çok muhafaza edilebilmiş olduğu alanlar. Yeşilyurt'a uzanan kesimde de dağınık olarak bahçeli ahşap konaklara rastlamak mümkün. Bu kesimde İstanbul'un ilk beş yıldızlı otellerinden biri olan Çınar Otel bulunuyor. Eskiden Çınar Otel'in karşısında büyükçe bir futbol sahası bulunurdu ve burada yaz aylarında "geleneksel" Çınar futbol turnuvası gerçekleştirilirdi. İstanbul olimpiyatlar için aday kent olduğunda bu top sahası Olimpiyat Parkı'na dönüştürüldü. Hatta olimpiyatların beş halkasının yer aldığı bir de büyük havuz yapılmıştı. Bugün havuzun yerinde yeller esiyor. Semtin bu kesiminde bugün Polat-Renaissance Oteli ve International Hospital gibi gökdelenvari binalar bulunuyor. Köyün Florya tarafında bulunan kesiminde ise daha çok orta boy apartmanlar bulunuyor. Eskiden çoğu bostan arazisi olan bu kesimdeki binaların bir kısmı zeminin elverişsizliğinden ötürü depremde bir hayli zarar görmüştü. Yeşilköy 1970'li yıllarda hızlı bir değişim sürecine girmiş. Nüfus hızlı bir biçimde artmış ve ciddi bir yapılaşma faaliyeti gerçekleştirilmiş. Sayfiye olarak kullanılan bir balıkçı köyüyken kentin orta üst sınıflarının ikamet ettiği "seçkin" bir semt haline gelmiş. Neyse ki bölgede havaalanının bulunması büyük apartmanların yapılmasının önüne bir nebze de olsa geçmiş. Böylece semtin mimari dokusu çok büyük bir dönüşüme uğramamış. Havaalanı bu bakımdan hayırlı olmuş ise de diğer yandan sahildeki çay bahçelerinde otururken uçakların iniş ya da kalkış gürültülerine maruz kalmak pek hoş olmayabiliyor. Ancak uçak sesiyle aranız çok da kötü değilse bir mesele yok. Hatta şansınız varsa Yeşilyurt Hava Harp Okulu öğrencilerinin gösteri uçuşlarına bile rastlayabilirsiniz. Yeşilköy şüphesiz bir köy değil artık. Ancak yine de şehrin gürültü ve temposundan günübirlik bir kaçış için iyi bir vesile. Hem dikkatli bir çift göz Stefanos'un köyünün izlerini bugün bile görebilir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder